7 Spiritüel Yanılsama: Hâlâ Bunlara İnanıyor Olabilirsiniz
Spiritüel sandıklarımızın kaçı aslında bir yanılsama?
Ne garip değil mi… Bazen ne yaparsak yapalım, mutluluğa giden yol hiç de hayal ettiğimiz kadar ışıl ışıl olmuyor; çoğu zaman rahatsızlığın, yüzleşmenin ve içimizin daraldığı o dar geçitlerden geçiyoruz.
İş hayatım boyunca birçok kişinin “başarı” dediği zirvelere ulaştım. Ama tüm bu başarıların arasında, içimde hiç susmayan, adını koyamadığım bir sızı vardı; sürekli beni dürten bir boşluk, bir huzursuzluk. Aslında dışarıda bize “başarı” diye sunulan büyük illüzyonun içinde, yaşamın özünü kaçırıyorduk.
Ruhsal yolculuğuma başladığımda ve derinleştikçe; bilinçsizce çok sık söylenen birçok spiritüel vaade inanarak ilerledim. Başlangıçta doğru gibi görünen bu inançlar, zamanla beni zorladı ve hatta bazen dengemi kaybetmeme yol açtı. Ancak, bu sıkça karşılaştığım ve içselleştirdiğim yanılsamaları fark ettiğimde, daha dengeli ve aslında olmam gereken yoluma devam ettim.
Şimdi bu keşiflerimi ve fark ettiğim 7 sahte spiritüel vaadi sizlerle paylaşmak istiyorum.
1. “Bir kez uyanışı yaşadığında acı biter.”

Belki de en büyük yanılsama buydu. Bir okyanusu hayal edin; yüzeyde günlük hayatın dalgaları var, derinlerde ise çözülme hâli. Yüzeyden derine indikçe farklı katmanlardan geçersiniz; her katman bir uyanış gibidir. Bir anda değil, katman katman olur. En dipteki o sessiz, değişmeyen huzura (aydınlanmaya) ulaşmadan önce birçok derinleşme, fark ediş ve çözülme anı yaşanır.
Hayatınızı derinden değiştiren anlar olabilir. Acı algınızı dönüştürebilirler ama biter mi? Hayır. Uyanmak acının sona ereceği anlamına gelmez. Sadece onunla ilişkiniz değişir. Acı vardır fakat artık eskisi kadar üzerinizde hâkimiyet kuramaz.
Merkeze yaklaştıkça kâbuslarınızla daha az özdeşleşirsiniz. Onları gözlemlersiniz, yer açarsınız ve bazen sizi etkilemeden yanınızda tamamen yanıp tükenirler. Uyanmış insanlar hâlâ kederi, yalnızlığı ve kalp kırıklığını hisseder. Tek fark, bunlardan kaçmamayı öğrenmiş olmalarıdır. Uyanış bağışıklık değil, berraklık getirir.
2. “Her zaman huzurlu olmalısın.”
Danışanlarımdan biri, bir gün kız kardeşinin kayıtsız tavırları karşısında sinirlenip ona sert davrandığını paylaştı. Kız kardeşi ona alaycı bir şekilde, “Spiritüel insanlar ne zamandan beri öfkeleniyor? Hep pozitif olmanız gerekmiyor mu?” diye sormuş. Bu yanılgı da o kadar yaygın ki…
Birçok insan, başkalarının duygularını yaşamasına izin vermek yerine onlara suçluluk hissettiriyor sanki duygular bir hata, bir problemmiş gibi… Hatta bazı spiritüel gruplar da, içeride ne olursa olsun dışarıya sürekli huzurlu bir maske takmayı öğütlüyor. Zorla gülümsemek veya çabalayarak pozitif olmaya çalışmak spiritüellik değildir. Doğal bir huzur hâlinde olmakla, yapay bir pozitiflik yaratmaya çalışmak arasında büyük fark vardır.
Gerçek huzur, otantiklikten doğar, zorlama pozitiflikten değil. Kendini terk etmek spiritüellik değildir, kendini kabul etmektir. Eğer öfkeliysen, öfkenle kal. Eğer yas tutuyorsan, onunla otur. Huzuru hayatına zorla sokamazsın ama eski acıların yükünü bıraktığında içindeki boşluk kendiliğinden huzurla dolar.
3. “Yeterince meditasyon yaparsan hiçbir şey seni tetiklemez.”

Tanıştığım bazı insanlar bana şöyle der: “Spiritüellik benim hayatımı alt üst etti. İçimde bu kadar öfke, şiddet ve korku olduğunu hiç bilmiyordum. Ben spiritüel olamayacağım. Kendimi vahşi bir canavar gibi hissediyorum.”
Aslında tam da budur spiritüellik. Bastırdığın parçalarını ortaya çıkarır. Derinlerde gömülü olan, görmezden geldiğin ne varsa yüzeye gelir. Düzenli meditasyon veya şifa çalışmaları, bastırılmış olanların saklandığı o çöplüğün perdesini inceltir. Daha derin meditasyon, seninle tetikleyicilerin arasındaki mesafeyi genişletir. Tetikleyicileri yok etmez ama seni uzun zamandır görmezden geldiğin karanlık duygularına karşı bilinçli kılar.
Birçok insan sanıyor ki spiritüel gelişim “dokunulmaz” olmak demek. Hayır! Aksine, daha derin hissetmek demektir. Meditasyon, kırılganlığın gücünü ortaya çıkarır. Sonra karanlığı kabul etmeyi öğrenirsin. Hızla toparlanmaya çalışmak yerine onunla oturmayı… Mükemmel olmazsın. Daha fazla “burada” olursun.
4. “Hayatta tek bir gerçek amacın olmalı.”
Yıllar önce turizm sektöründen ayrılmadan birlikte çalıştığım bir arkadaşımla yakın zamanda tekrardan buluştuğumuzda bana şöyle dedi: “Turizmi bırakıp kendini arayış yolculuğuna adadın ya… Demek ki sonunda gerçek hayat amacını buldun.”
Ona gülümseyerek şu cevabı verdim: Evet şu an buradayım ama belki de yarın bambaşka bir yol beni çağıracak. Belki yaşam, hiç planlamadığım yeni bir kapı açacak çünkü hayat tek bir amaca indirgenemeyecek kadar akışkan.
Gerçek şu ki, zihin hayatı tam olarak kavrayamaz. Hayat değişir, dönüşür, büyür… Ben yıllar önceki hâlim değilim; gelecekte de bugünkü hâlim olmayacağım. İçsel yolculuk da tıpkı yaşamın kendisi gibi bir nehir… Bazen derin bir iç sesle sıçratır seni, bazen usulca akıtıp başka bir kıyıya bırakır.
Bu yüzden, insanın yalnızca tek bir “hayat amacı” olduğuna inanmak yanıltıcıdır. Spiritüellik; yaşamı reddetmek, kendini tek bir role, tek bir hedefe zincirlemek değildir aksine hayatın sunduğu farklı deneyimleri kucaklamak, değişime izin vermek ve her dönemde kendini yeniden keşfetmektir.
5. “Arzular günahtır.”

Ben tam bir yemek aşığıyım. Özellikle belli bir şekilde hazırlanmış yemekleri çok severim. Bu yönümü biri fark edene kadar bilmiyordum. Bana şöyle demişti: “Yerken o kadar mutlu görünüyorsun ki seni izlemek bile mutlu ediyor.”
Yıllar sonra bir kişisel gelişim uzmanının bir videosunda baharatlı ve yağlı yiyecekleri sertçe eleştirdiğini duydum. Bir gün onun seminerlerine katılmış olan biriyle yemek yerken, “Neden bunu yiyorsun? Bize bunlar yasak, enerjimizi düşürüyor,” dedi. Ben yemeye devam ettim. Gerçek bir bilge, bize hiçbir şeyi yasaklamaz. İster seks, ister güç, ister dünyevi arzular olsun…
Sadece yaptığın seçimlerin sonuçlarına hazır olmana ve kendine ya da başkalarına zarar verip vermediğine bir şey söyleyebilir. Bazı insanlar evliliğin, cinselliğin ya da çocuk sahibi olmanın spiritüel gelişime engel olduğuna inanır. Arzuların kötü olduğuna inandırılırsın ama gerçek şu ki: gerçek vazgeçiş, ancak gerçekten deneyimledikten sonra olur. Seks yaşamamış biri cinselliği bıraktığını iddia edemez. Güce hiç sahip olmamış biri, gücü bıraktığını söyleyemez. Vazgeçiş zorla olmaz; için doyana kadar yaşadığında kendiliğinden olur. Bu yüzden arzularını bastırmaya çalışma çünkü bastırdığını sanırken sadece daha derine gömersin.
Bunun yerine, kendine ve başkalarına şefkatli olarak yaşa. Yaşa ve yaşat. Elbette her arzuyu yaşamak zorunda değilsin. Bazıları yüzeysel olup zamanla söner ama bazı derin arzular peşini bırakmaz. Onları yaşayıp özgürleşmek daha iyidir. Deneyim seni daha bilinçli ve bilge yapar.
6. “Gerçek Bir Spiritüel isen Affetmelisin”
Bazen insanlar bilmeden, tamamen bencilce davranışlarla seni incitebilir. Ne yaptıklarının farkında olmayabilirler ama yine de can yakar, derin yaralar açarlar ve tekrarlandıkça travmanı daha da derine itebilirler.
Şifa, “bırakıp gitmenin” zikzaklı bir yolculuğudur. Bazen öfken çıkar. Bazen acıyan yanına şefkat duyarsın. Bazen yas tutarsın. Bazen kabuğuna çekilirsin. Bazen iyisindir. Bazen tamamen donmuş gibi hissedersin.
Hazır değilsen kendini zorlayarak affetmek, gerçek affetme değildir. Bu sadece ruhsal bir kaçıştır, kendini kandırmaktır. Affetmek bir yarış değildir. Gerçek affetme, yaralarını onurlandırdığında ve zamanla iyileştiğinde gelir.
7. “Egonu tamamen yok etmelisin.”

Bunu her duyduğumda ego sanki bir düşmanmış ve onu yok etme gücüne sahipmişim gibi geliyor. Ne kadar yanıltıcı!
Ego bizim bir parçamızdır. İçselleştirdiğimiz tüm düşüncelerin toplamına verilen isimdir. Egoyla özdeşleşmek ve onu fark etmemek acının kaynağıdır. İçsel acılarımızı törpülemek uzun yıllar alabilir. Egoyu yok etmek mümkün değildir. “EGO’yu öldürebilirim” diye düşünmek, yine egonun yani zihnin ince ve kurnaz oyunudur.
Meditasyon yaparken tüm düşünceleri yok etmeye çalışmak da aynı yanılsamadır. Düşünceleri zorla susturmaya çalışmak farkındalık getirmez, yalnızca baskı yaratır ve seni zihinde tutar.
Yapabileceğimiz en doğru şey, egoya farkındalık ve şefkatle yaklaşmaktır. Egoyu bastırmak, görmezden gelmek veya yok etmeye çalışmak yalnızca daha fazla gölge yaratır. Gerçek bir spiritüel insan EGO’yu yargılamadan gözlemler. Egonun tamamen çözülmesi zorlamayla değil, teslimiyet ve farkındalıkla gelir.
Son Söz
Spiritüellik, altın madalyalar toplamak, insanüstü bir varlık olmak ya da bulutların arasında sorunlardan arınmış bir şekilde meleklerle uçmak değildir. Asıl mesele, derinden insan olabilmektir. Hayatı olduğu gibi, her anını dolu dolu yaşamaktır.
Dağınıklığınla oturabilmek, çelişkilerinle yüzleşebilmek, yükselmek yerine yumuşayabilmek ve maskelerinin ardındaki gerçek seni keşfedip ortaya çıkarabilmek… İşte gerçek uyanış budur. Birer birer tüm maskeleri kaldırırken, geriye kalan sadece sen olursun; bir fikir değil, sadece sen.
Gerçek uyanış yolu ne konforludur, ne hızlıdır, ne de gösterişlidir ama tamamen gerçektir ve yürümek yalnızca sana aittir. İyi hissettiren vaatlere tutunmayı bırak ve sana dürüst gelenleri, seni geliştirenleri takip et. İçindeki o ses seni doğru yola yönlendirecektir.
İlginizi çekebilecek diğer yazılarımıza da göz atmayı unutmayın:
✨Koşulsuz Sevginin 7 Adımı: Ruhsal Bir Uyanış Rehberi
✨Şaman Olduğunu Gösteren 5 Ruhsal İşaret
👉 Günlük paylaşımlarımla enerjinizi yükseltmek için tıklayın. ✨
YAZAN / DÜZENLEME TELİF HAKKI©2025 BİRLİKBİLİNCİ. TÜM HAKLARI SAKLIDIR. BU YAZIYI TÜMÜ OLMAK ŞARTIYLA, DEĞİŞTİRİLMEDEN, BEDAVA OLARAK, VE BU TELİF HAKKI UYARISI VE İNTERNET BAĞLANTISI (WWW.BİRLİKBİLİNCİ.COM/) İLE BİRLİKTE KOPYALAMAYA VE DAĞITMAYA İZİN VERİLMİŞTİR